• Okuduklarımdan, seyrettiklerimden aldığım notlar, izlenimler, incelemeler…

exaSound e20, e22, e28 karşılaştırması

Daha önce exaSound DAC ürünleri hakkında – daha çok özellik odaklı – yazılarım olmuştu: (1), (2), (3). Ancak, ürünler arasında, kendi kulağım ile duyduğum ses kalitesi farklılıklarını şimdiye kadar yazmamıştım – şimdi sıra ona geldi.

Temel olarak hedefim, (1) bilgisayar kaynaklı ses ve exaSound DAC ile, başka bir kaynaktan dinleyemeyeceğim doğal stüdyo kayıt kalitesini (DXD, DSD64/128/256) evimde dinleyebilmek, (2) sayısallaştırılmış CD ve SACD dosyalarını çok daha pahalı CD/SACD çalar seviyesinde veya üstünde bir ses kalitesi ile çalabilmek.

2013’de exaSound e20 modelini satın almıştım. e20’den çok memnun kaldığım için, sistemi biraz daha yükseltmeye karar verdiğimde ufukta exaSound e22 ve e28 modelleri göründü – başka markaya geçmeyi düşünmedim. Bu kararda, exaSound her zaman rakiplerinden bir adım önde olması ve aldığı pozitif yorumların etkisi de var. Örneğin,

  • DSD64/128/256 stereo ve multichannel desteğini ilk yaptılar (bu sayede bir çok değerli eski veya yeni kayıda ulaşabiliyorum),
  • Yukarıdaki formatları Mac OSX’e ilk uygulayan firma oldu,
  • Yakın geçmişte Windows Server 2012 için sürücülerini duyurdular, (halen kullanıyorum ve sistemi Windows 7 veya 8’e göre çok daha az yoruyor)
  • Yakın gelecekte Linux sürücüleri bekleniyor (bu DAC’ı destekleyen bilgisayar tarafında yeni ufuklar açacak; daha hafif, düşük maliyetli ve gürültüsüz bir platforma geçebileceğim…).

Bütün bu yenilikler, teknolojinin oldukça çabuk eskidiği DAC ürünlerinde olabildiğince geleceğe dönük (future proof) bir yatırım gibi geliyor bana. İşin mali yanına katlanmaya karar verdikten sonra, exaSound e22 veya e28 arasında bir karar vermek gerekiyordu. Elimde çok sayıda çok kanallı (multichannel) rip edilmiş SACD (DSD) dosyası bulunduğundan e28 modeline daha sıcak bakıyordum. İyi kayıt edildiği zaman çok kanallı bir performansı stereo’ya tercih ediyorum. Ancak, iki kanallı e22 yerine sekiz kanalı aynı kutuya sığdıran e28’i seçerek ses kalitesinden bir ödün verecek miydim? Bu soru kafamı kurcaladı durdu.

Yaklaşık 2 aylık bir süre boyunca exaSound e20, e22 ve e28 modellerini yan yana evimde misafir ettim. Bu süre zarfında her birine ayrı ayrı zaman ayırarak, caz, klasik müzik, rock (çoğunlukla progresif) ve hatta elektronik müzik dinleyerek farklarını anlamaya çalıştım. e28 ve e20 ise hala daha uzun bir süredir yan yana.

Cihazlar arasında – burada tekrarlamayacağım –  fiziksel farklılıklar için aşağıdaki bağlantıları kullanabilirsiniz.

Devam eden satırlarda daha çok kendi kulağım ile duyduğum farklılıklara değineceğim.

Ortak özellikler

Öncelikle bu üç ürünün en önemli ve ortak özelliği, müziğe odaklanmanızı sağlaması. Bu seslerin doğallığı ve cihazın belirgin bir karakter ortaya koymaması (nötrlük, renksizlik…) ile mümkün oluyor. Cihaz dinlemek yerine müzik dinlemeye başlıyorsunuz. Çünkü kayıt ortamındaki “atmosferi” yakalayabiliyorsunuz. Örneğin bir caz dörtlüsünde, vokalin sahnedeki tam yerini – yatay ve dikey düzlemlerde olduğu gibi – derinlik olarak da çok iyi belirleyebiliyorsunuz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, çünkü karşılaştırdığım bazı DAC’larda bu yerin hoparlörlerin çoğunlukla önünde olduğunu gördüm. exaSound örneğinde ise vokal ve enstrümanlar daha bütünleşik bir sahne oluşturuyor ve gözlerinizi kapadığınızda hoparlörlerin yerlerini kaybediyor sahneyi algılıyorsunuz – denge öne çıkıyor.

Diğer ortak özellik, çoğunlukla kilise orglarında duyabileceğiniz türden alt baslar daha önce duymadığım detayda ve derinlikte geliyor. Caz üçlü veya dörtlülerindeki vokal ve enstrümanları detaylı olarak duyabiliyorum. Örneğin, kontrbas veya çello çaldığında tellerin titreşimlerini detaylı olarak duyuyorum. Piyanoyu tuşlarını gerektiğinde sert kullanan müzisyen ne istediyse onu size aktarıyor. İşin uzmanı değilim ama örnek olarak Fazıl Say’ın çalışını verebilirim; gerektiğinde yumuşak, ama gerektiğinde çiviyi duvara çakar gibi. Tür çok farklı ama ters bir örnek ise Brad Mehldau – piyano tuşlarına fazla yumuşak davrandığını düşünürüm – ama bu sadece benim naçizhane görüşüm. Dinamik, hırçın, kompleks senfonik pasajlar; sesler birbirine karışmadan, enstrümanların yerlerini belirleyebiliyorum – tabi kayıt kalitesi buna olanak verebilmeli.

Aşağıda alt baslara uzanan genişlik, yukarıda üst frekanslara da uzanıyor. Bu genişliğin sahne algısına pozitif bir katkısı oluyor

Markalarını burada saymayacağım ama, çeşitli fiyat seviyelerindeki diğer DAC ürünler ile de karşılaştırma şansım oldu. Markasına göre farkların seviyesi değişebiliyor ama exaSound’un sahnesinin genel olarak daha geniş olduğunu ve bu sahnede yer alan ses kaynaklarının yerini daha iyi teşhis edebildiğimi söyleyebilirim. Bu farkların belirginliğinin yanında fiyat farklılıkları da önemli. Ses kalitesindeki bir farka ne kadar ödenebileceği kişiden kişiye çok değişiyor.

exaSound e20’den e22 (veya e28’e) geçince…

exaSound e20’den e22’ye (veya e28’e) geçince detay seviyesinde fark edilir bir artış oluyor. Analog enstrümanlar, özellikle vokallerde detay biraz daha artıyor. Sahne biraz daha genişliyor. Bu farkın sebepleri, yukarıdaki bağlantılarda göreceğiniz üzere e20’den üst modellere geçerken (a) gömülü yazılım/firmware, (b) analog ses katı, (c) master clock tarafında yapılan iyileştirmeler. Bunu anlatmak için her zaman kullandığım benzetme, “hoparlörlerin üstünden bir örtü kalkıyor” yada, “başınızdaki berenin kenarlarını yukarı, kulaklarınızın üstüne kıvırarak daha detaylı duymaya başlıyorsunuz”. Bu farkın e20 ile üstündeki exaSound modelleri arasındaki fiyat farkını makul kılıp kılmadığı öznel bir yargı olur. Ben kesinlikle farka değer diyorum. Çünkü, müzik kaydı zamanındaki atmosferi, havayı daha iyi algılayabiliyorum.

Müzik dinlediğim salonda, sesi emen materyaller kullanarak her hangi bir dekoratif ses ayarlaması yok. Genişçe bir salon ve sert yüzeylerden doğal olarak yansımalar oluyor. Bazen e22’den müzik dinlerken “acaba çok kanallı mı çalıyor” hissine kapıldığım çok oluyor. Bunda yansıyan seslerin etkisi var ama, e22 ve (stereo malzeme ile) e28’in sahne oluşturmadaki başarısının da hakkını vermek lazım.

Son zamanlarda belirli bir parçayı değişik sistemlerde dinleyerek karşılaştırmanın yanında, aynı parçanın değişik sürümlerini de dinleyerek karşılaştırmalar yapıyorum. Örneğin, “Cry Me A River” veya “Crazy He Calls Me” gibi bir parçanın ya da “Pictures At An Exhibition” gibi bir klasik eserin farklı artistler ve orkestralar tarafından yapılmış kayıtlarını arka arkaya dinliyorum. İfade etmesi biraz zor ama bu yaklaşım bir müziğin içinde ne kadar fazla detay barındırılabileceği (sanatçı yorumu, orkestra performansı, kayıt kalitesi, kayıt ortamı…) konusunda çok aydınlatıcı oluyor. Bu deneyim, farklı cihazları değerlendirirken de – ilginç bir şekilde – bana rehber oluyor. Seste nereye odaklanacağınızı daha iyi biliyorsunuz.

Çeşitli dinleme seanslarında e22 ve e28 ile – konser ortamından bahsediyorum – “orada olma” deneyimini daha iyi yaşadığımı söyleyebilirim. Bunu değişik müzik türlerinde, sakinden agresife doğru çeşitli tempolarda, az enstrümandan senfonik eserler ile denedim. e20’den sonra ses detayındaki artış bunu sağlıyor. Bunu çeşitli müzik referansları ile örneklendirmek de mümkün ama işin özeti bu.

Değinmek istediğim bir nokta da arka plan sessizliği. Özellikle doğrusal bir güç kaynağı kullandığımda biraz daha belirginleşen derinlik ve sessizlik, daha pahalı, high-end cihazlardan alışık olduğum bir deneyim. Caz vokal, opera gibi eserlerde çok işe yarıyor.

exaSound e22 mi yoksa e28 mi?

Eğer çok kanallı ses (multichannel audio) gibi bir merakınız yoksa kısa cevap: exaSound e22. Ancak ben – iyi kayıt edilmiş olması şartı ile – çok kanallı sesi stereo’ya tercih ediyorum. Gözlerininizi kapadığınızda sahnenin bir yönde oluşması yerine, sahnenin içinde olduğunuzu düşünün. Bu duyguyu en iyi klasik müzik ve cazda yaşıyorum. Diğer türlerde çok kanal “genellikle” daha sentetik etkilere dayanabiliyor. Bu konuda önceki bir yazıma ve diğer yazıma bakabilirsiniz. Çok kanallı müzik dinlemede kayıt ve dinleme sistemi stereoya göre biraz daha önem kazanıyor. Örneğin bazı kayıtların çok kanallı sürümlerinde, stereo’da olan dolgunluğu yitirdiğini gördüm – tabi bunun tersi de mümkün. Bir de tüm hoparlörler ve onları besleyen elektroniğin eş olması lazım. Bazı caz kayıtlarında, örneğin kadın vokal, sadece orta hoparlöre veriliyor. Eğer sağ-sol ile orta hoparlörler arasında karakteristik bir fark varsa, bu stereo ve çok kanala arasında da bir fark anlamına geliyor. Eş donanım ve uygun dinleme odası ile hoparlörler arasındaki seviye, frekans ve gecikme farklılıklarını, mümkün olduğunca DSP yardımına başvurmadan çözmek gerektiğine inanıyorum.

Gelelim e22 ile e28 farkına. Ben bu farkı duymak konusunda biraz zorlandım. Hatta üretici ile konuştum ve e22 ile e28 arasındaki fiziksel farkı sordum. Yanıt şöyle: ESS Technology ES9018S Sabre32 Reference DAC yapısal olarak sekiz kanala sahip; bu kanallar, e22’de sağ ve sol kanallarda dörder kanal paralel olarak dağıtılmış; e28’de ise sekiz kanal ayrı ayrı bağlanmış. Bunun duyduğumuz sese etkisi, e22 tarafında sesin biraz daha – ama çok çok ufak miktarda – “dolgun” olması. Bunun dışında donanımsal olarak her şey (master clock, güç filtre devreleri, USB arabirim…  aynı. Aaa, hakikaten sanki biraz öyle gibi. Ama, yok o kadar da belirgin bir fark yok sanki…Yoksa psiko-akustik bir etki altında mı kalıyorum? Bilmiyorum… Sonuçta fark o kadar cılız ki, çoğunlukla fark edemiyorum ve çok kanallı ses deneyimi oldukça heyecan verici. Bu karşılaştırmaları yaptıktan sonra, sonuçta e28 ile devam etmeye karar verdim ve çok da memnunum. İşletim sistemi, medya yazılımıu, işletim sistemi tarafında yapılan ayarlar daha fazla etki sağlıyor.

Müzik tarafını anladık; Peki exaSound e28’i ev sinemasında kullanabilir miyim? 

Evet. Bizzat kullanmaktayım – tabi bazı kısıtlamalar var. Benim için birinci öncelik “ses”tir. “video” veya “home theater” sonra gelir. Ancak, exaSound e28’i ev sineması ortamında kullanabilmekten de çok memnunum. Bundan yaklaşık iki yıl önce, hem “universal  player” olması, hem de harici, yüksek çözünürlüklü bir DAC olarak kullanma niyeti ile elimdeki pahalı SACD cihazını satarak Oppo 105’e yatırım yapmıştım. Sonra DAC işlevini iyileştirmek için exaSound’a yatırım yaptım. Oppo 105’i de sattım ama Oppo’nun video kalitesinden çok memnun olduğum için Oppo 103D modeline geçtim. Oppo 105, çift ES9018S  Sabre DAC yongası kullanıyor, 103 ise Cirrus Logic CS4382A yongasını kullanıyor. Aynı yongayı kullansalar da DAC olarak exaSound, Oppo 105’in çok üzerinde ses kalitesi sağlıyor.

Seyrettiğim film DVD veya Blu-Ray gibi optik bir format ise ses Oppo 103D’nin analog ses çıkışlarından power-amp’a gidiyor. Arada ayrıca video processor kullanmıyorum. Ses kontrolü Oppo’dan.

Eğer video sayısal dosya formatında ise, müzik sunucu bilgisayarımda JRiver yazılımı ile oynatıyorum. Bu sesin exaSound e28 üzerinden power-amp’a gitmesi demek ve harika bir şey. Film sesleri, müzikten aşina olduğum kalite ile DAC üzerinden power-amp’a gidiyor. Ses kontrolü exaSound e28 üzerinden. Ses yolu üzerinde herhangi bir DSP yok. JRiver bazı DSP özelliklerine sahip (her kanal için seviye ve gecikme gibi). Ancak onları bypass ediyorum – unutmayalım sesi “upsample etmek” de bir nevi DSP işi. Videoyu ise HDMI ile PC’den ekrana aktarabiliyorum. Ancak, Oppo 103D üzerinden geçirerek ekrana vermek daha iyi sonuç veriyor. Eğer, “Darbee” ayarlarını abartmazsanız daha keskin, detaylı görüntü ve siyahların siyah olduğu bir görüntü elde ediyorsunuz. Ses ve video senkronizasyonu ayarlamak gerekebiliyor.

Buradaki görüşler, kendi deneyimlerime dayalı, bana ait görüşlerdir. Her zaman Google hazretlerinden arama yaparak bu ürünler ile ilgili sektörel yayın organlarındaki veya çeşitli forumlardaki yorumları okuyabilirsiniz. Sanırım arada bazı parallellikler de kurabilirsiniz. Eğer kendi kulağınızla duymak isterseniz demo olanağı da mevcut.

 

Yorum yapın:

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.