• Okuduklarımdan, seyrettiklerimden aldığım notlar, izlenimler, incelemeler…

Merhaba!

Adım Fatih Akın, 1963 doğumluyum, evliyim, bir kızım var, 1986 Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunuyum. 1993 yılında Marmara Üniversitesi’nin “Contemporary Business Management” Sertifika programını tamamladım. Biltam, Digital Equipment Corporation (DEC), Madge Networks, Cisco Systems, Siemens Business Services (SBS), Sabancı Telekom, Intel Corporation ve Türk Telekom gibi yerli ve uluslararası firmaların İstanbul ofislerinde, ürün yönetimi, satış, kanal yönetimi, iş geliştirme, performans planlama ve grup yönetimi gibi çeşitli görevlerde yer aldım. Emekli olduktan sonra bir yandan siber güvenlik yazılımları konusunda iş geliştirme ile uğraşırken, bir yandan da bu blogu yazmaya başladım.

Hayat bize verilmiş en güzel hediye. Onu iyi değerlendirmek, güzel yaşamak ve iyi şeyler yapmak lazım. Müzik bu hayatı güzel kılan zevklerden biri. Müzik dinlemeye aktif olarak zaman ayırıyorum. Hem evde müzik dinlerim, hem de fırsat buldukça canlı performansları da takip etmeye çalışırım. Canlı performanslar, hem müzik açlığımı giderir, hem de kayıt edilmiş müzik ile aslını karşılaştırabilme deneyimi sağlar. Dinlediğim müziğin orijinal kayıt ortamına sadık olmasına önem veririm. Profesyonel olarak çalışırken, evde kaliteli müzik dinleyebilmek için gücüm yettiği kadar bütçe ayırmaktan çekinmezdim. Belirli bir noktadan sonra iyileştirmeler yapmak ekonomik bakımdan zor ve biraz da anlamsız olmaya başladı. Zaten bunun sonu yok ve yeri geldiğinde ufak bir radyodan dinlediğim müzikten de büyük zevk alabiliyorum.

Bir dönem, kaset, LP dinledikten sonra, CD ve SACD’ye geçtim. Yaklaşık 2500 CD’ye ulaştıktan sonra, bir gün tüm CD arşivimi kayıpsız olarak bilgisayar hard diskine aktarmaya başladım ve müzik kaynağı olarak bilgisayar kullanmaya başladım. Sonrasında indirdiğim albümlerle 10.000+ civarında bir kütüphane oluştu. Bu büyüklüğün çok önemi yok. Çünkü insanın hafızasında tutabildikleri ve dinleme zamanı kısıtlı. Uygun birleşenler bir araya geldiğinde, yüksek çözünürlüklü sayısal ses dosyaları ile mevcut CD/SACD tabanlı sistemim seviyesinde, hatta bazen daha da iyi müzik dinleme olanağına sahip oldum. Bu süreç sırasında, hem denediklerimi paylaşabileceğim, hem de gerektiğinde geriye dönüp bakabileceğim bir not defterim olsun istedim ve PC-Audiophile.com blogu doğdu.

PC-Audiophile.com hakkında

PC-audiophile.com hem bildiklerimi paylaştığım kişisel bir blog sayfası, hem de kişisel not defterim. Çeşitli kaynaklardan okuduklarımı, öğrendiklerimi, denediklerimi, basit, anlaşılır bir Türkçe ile aktarmaya çalışıyorum. Her ne kadar blogun adı “PC-Audiophile” olsa da, amaç yüksek çözünürlüklü (Hi-Res) sayısal müzik dinleme ile ilgili teknolojiler. Dolayısı ile mutlaka kişisel bilgisayar/PC kullanılmalı diye bir şey yok. Zaten son yıllarda üretilen çok sayıda network player/streamer/renderer ürünü daha pratik, temiz ve kaliteli müzik dinleme deneyimi sağlıyor. Neden pratik, temiz ve kaliteli? Çünkü network/player/streamer/renderer ürünleri amaca yönelik, optimize edilerek tasarlanmış ürünler; PC gibi çok amaçlı, mekanik ve elektromanyetik gürültülü değiller; donanım ve yazılım bilmenizi gerektirmiyorlar; kullanımları daha kolay.

PC-Audiophile.com günlüğünde bazı prensiplere bağlı kalmaya çalışıyorum.

  • Konu hakkında bir “otorite” olma gibi bir iddiam yok. Sadece öğrenebildiklerimi, deneyediklerimi paylaşıyorum, not ediyorum. Kaldı ki, bilinenler, zamanla, teknolojinin gelişmesi ile değişebiliyor. Bu bakımdan önceden bilinmeyene, yeniliklere zihnimi her zaman açık tutmaya ve önyargılardan uzak durmaya çalışıyorum.
  • Cihaz yerine müzik dinlemeyi önde tutmaya çalışıyorum.
  • Hi-Fi konusunda, şehir efsanelerine, temeli ve ispatlanabilirliği olmayan düşüncelerden, “vodoo inançları”ndan, “snake oil”den, dogmalardan kendimi uzak tutmaya çalışıyorum. İspata dayalı bir inanç sistemine inanıyorum. Burada en büyük rehber, insanın kendi duyu organları ve aklı. Hi-Fi yatırımı başkalarının iddialarına değil, insanın kendi kulakları ile duyabildiklerine göre yapılmalı. İnsanların duyu ve algılarında farklılıklar olduğu unutulmamalı.
  • “PCM mi iyi yoksa DSD mi iyi? LP mi, CD mi, SACD mi yoksa, sayısal müzik mi daha iyi?” gibi tartışmalar beni çok ilgilendirmiyor. Kim neden zevk alıyorsa onu dinler. Bu işin tek doğrusu yok. Benim için öncelik, iyi bir müzik dinleme deneyimi; bunu yapabilmek için, orjinal kayıt ne ise ona en sadık formatı, başka formatlara çevirmek zorunda kalmadan dinleyebildiğim bir sistem kurmak.

Peki neden analog formatlardan veya fiziksel medyadan uzaklaşarak sayısal bir sisteme yöneldim?

  • Orjinal Kayıta Sadakat: Son zamanlarda müzik kayıtları sayısal teknolojiler ile yapılmaya başlandı. Bu kayıtlar daha sonra, LP/CD/SACD/BluRay/DVD-A vb ortamlara aktarılarak satışa sunulsa da, bu kayıtları ilk orjinal (master) format ve çözünürlüğü ile indirip dinlemeyi tercih ederim. Bu sayısal müzikte mümkün.
  • Fiziksel Hacim: Sayısal bir kütüphanenin kapladığı yer, yedekleri ile birlikte bir kaç tane bilgisayar diskidir. Eğer size Tidal veya Spotify yetiyorsa diske bile gerek yok. Bir de binlerde LP veya CD’nin kapladığı yeri düşünün.
  • Erişim Kolaylığı: Binlerce albümden oluşan sayısal bir kütüphaneye mi erişim kolay, yoksa aynı miktardaki LP veya CD arşivine mi? Erişimi, sadece albümü bulmak değil, çalma listeleri oluşturabilme, yıla, türe, artiste vb kriterlere göre binlerce albümü kolayca filtrelemek anlamında da düşünebilirsiniz.
  • Albüm Bilgisine Erişim: Sayısal müzik sunucuları artık albüm ve sanatçı ile ilgili birçok bilgiye erişimi kolaylaştırdılar. Tek fark elde tutacağınız bir albüm kapağı yerine telefon/tablet/bilgisayar ekranından olması.
  • Yedekleme olanağı: Geçmişten gözüme, güneşte yamulmuş plak ve kaset görüntüleri, okunamayan CD’ler, üstüne sigara düşmüş plak görüntüleri geliyor. Sayısal bir kütüphaneyi yedeklemek mümkün. Hatta, değerli LP/CD/SACD’lerin Hi-Res sayısal yedeklerinin tutulması da önerilir.
  • Maliyet: Benim için tatmin edici ses kalitesini sağlamak için gereken sistem maliyeti, Hi-Res odaklı sayısal bir sistemde, “genellikle” fizikel medyaya dayalı bir sistemden daha ucuz. İşin içine medyanın maliyetini de katıyorum. Tabi istisnalar her zaman var.
  • Kaliteli Kayıta ve Müziğe Erişim: Son yıllarda çıkan albümlerin çoğunun master kayıtları sayısal teknolojiler ile yapılıyor. Bir albümün sayısal kaydını indirmek, sanal veya gerçek bir mağazadan LP, CD gibi fiziksel medya almaktan daha kolay ve çoğunlukla daha ucuz. Farkındasınızdır, yurdumuzda istediğiniz albümü bulabileceğiniz mağaza sayısı ne kadar az. İstediğiniz albümün size uygun gelen çözünürlükteki sayısal kaydını, ücretini ödedikten sonra hemen bilgisayarınıza indirmek ve dinlemeye başlamak yerine, internetten fiziksel bir medya sipariş verdiğinizde kargo parası + bekleme süresi + “paketim ne zaman gelecek?”, “gümrükte mi takıldı?” gibi endişeler? Hatta daha hızlısı da var: Tidal, Spotif, Qobuz gibi servisler.

Hikaye uzun. Devamı blog yazılarında. Sevgi, mutluluk ve keyifli müzik dinleme dileklerimle.

M. Fatih Akın

Eylül 2014 (Mayıs 2020’de güncellendi)

PC-Audiophile.com

Comments are closed.