• Okuduklarımdan, seyrettiklerimden aldığım notlar, izlenimler, incelemeler…

exaSound e28 FX DAC geldi! – İlk izlenimler

exaSound e28 FX ile ilgili internette çok sayıda olumlu yorum okudum. Yazının en sonunda bazılarının bağlantılarını verdim. Bu, kendi ortamımda dinleyerek edindiğim ilk izlenimler. Tabi 200 saat civarı bir süre cihazın çalışması ve ondan sonra tekrar bakmak gerekiyor. Ayrıca, ileride e28, e20 ve e22 arasındaki ses farklılıklarına da değinebilirim. Bu sitede diğer yazılarda mevcut ama hemen e28 varyasyonlarından bahsedelim:

  • e28:        0,13 ps rms clock, 8 x RCA analog çıkış
  • e28 FC: 0,082ps (82fs) rms Femto Clock, 8 x RCA analog çıkış
  • e28 FX: 0,082ps (82fs) rms Femto Clock, 8 x miniXLR analog çıkış (bu yazıda anlatılan)

Cihazların fiziksel özelliklerini anlatan roman gibi uzun tasfirlerden ben sıkılıyorum. Bu nedenle bol resim, olabildiğince az laf – bir resim bin kelimeye bedel. Ses ve kulak kısmı için ise demo olanağı sunuyorum.

exaSound e28, DAC, preamplifier, headphone amplifier özelliklerini bir arada sunuyor. Ama en önemli özelliği 8-kanal oluşu.

Kutunun içindekiler

Kutu içinde kutu!  Dış kutunun boyutları 33x34x12 cm. Ağırlığı ise 2.4kg.  İlk kutuyu açınca minik bir sürpriz var. nativedsd.com tarafından sunulan, exaSound kullanıcıları için %25 indirim kuponu!  Aferin adamlara.  Başka kupon çıkmamakla birlikte başka sitelerin de benzer önerileri olduğunu biliyorum. Detay görmek için resimlere tıklayabilirsiniz. Yalnız, kupondaki indirim kodunu sildim 😉

IMG_7672IMG_7638IMG_7642

IMG_7640 IMG_7641 IMG_7649 IMG_7651 IMG_7652 IMG_7653

exaSound e28 ‘in ufaklığı ve hafifliği (1,1kg) verdiği sesin göstergesi değil. Sonuçta kiloyla domates almıyoruz 🙂 Resimde soldaki exaSound e20, sağdaki exaSound e28 ve e22 boyutu. Uzaktan kumandası programlanmış bir Apple kumanda – fiyat etiketi üstünde duruyor!

IMG_7648

exaSound e28 ve e20 (küçük)

IMG_7660

exaSound e28 uzaktan kumanda

Harici adaptör 12V-1,67A. İleride lineer bir güç ünitesi düşünürseniz bu bilgi lazım olacak. Bu bebeği, pre- veya power amplifikatöre bağlamak için miniXLR-to-XLR ara kablo gerekiyor. Kablo yatırımızı korumak için miniXLR-to-RCA veya miniXLR-to-XLR adaptörler düşünebilirsiniz. Eğer XLR ile işiniz yoksa RCA konnektörlü e28 veya e28 FC modellerini düşünmelisiniz.

Bütçenize göre bazı miniXLR-to-XLR kablo alternatifleri aşağıda. Sipariş verirken erkek-dişi konnektörlere dikkat.

IMG_7645 IMG_7647

Kutunun içinden çıkan broşürün ön yüzüne bir göz atın isterseniz. Resimlerimiz tıklanınca büyüyen cinsten.

exasound talimat004

exaSound e28’i PC ve güçlendiricilere bağlayalım

Bendeki konfigürasyonu aşağıda resmetmeye çalıştım. Bu kullanım modelinde ön güçlendiriciye ihtiyaç yok. No.383,  SSP modunda çalışıyor. Yani, ön-güçlendirici ne alırsa onu veriyor (“unity gain”). Ön güçlendirici katını tümden devre dışı bırakamadığım için bu yolu kullanıyorum. 383’ün ses kontrolu da devrede değil.

Güçlendirici tarafında benim idealim Bryston 9BSST2 veya Mark Levinson No.535H gibi bir tek 5 kanal güçlendiricide işi bitirmek veya Pass Labs ürünlerinden kullanmak olurdu. Ancak, bunun için maddi gücüm yok. Dinleyebildiğim diğer 5 kanal alternatiflerinde ML No.383 tadını hiç bulamadığım için 2 güçlendirici kullanıyorum. exaSound kendi demolarında genellikle kendi güç katına sahip Jansen elektrosatik hoparlörler kullanıyor. exaSound ürünlerinin lambalı güçlendiricilerle de çok iyi sonuçlar verdiğini okudum.

çizimIMG_7661

IMG_7657

exaSound e28 arka görüntü

Şimdi exaSound e28 için ASIO sürücüleri bilgisayara yükleyelim. Kullanıcı bilgilerimle support.exasound.com sitesine bağlanarak en son exaSound G3 Windows ASIO Driver indiriyorum. Bunun Mac OSX sürümü de mevcut.

JRiver Media Center Ayarları

Çok basit. exaSound sürücü kurulumundan sonra JRiver seçeneklerinde göreceğiniz “exaSound ASIO (8ch)” seçiyorsunuz. Bu sürücüyü sadece JRiver görebiliyor. Windows çalma aygıtları arasında göremiyorsunuz. Dolayısı ile JRiver dışındaki ses kaynakları exaSound’a gitmiyor(du). Ama, JRiver bir güncelleme ile imdada yetişti. Windows ses aygıtlarında JRiver görünüyor. Seçerseniz, JRiver açıkken, internet gezgininizde YouTube gibi bir kaynaktan video oynatırsanız ses exaSound’a gidiyor. Böylece, bu tür bir kaynaklardan alışık olmadığınız bir ses kalitesi duyarsınız. (özellikle HD videolarda)

DSD için bitstreaming seçeneğini uyguluyorum.

asio drv seçimi number of ch

Yukarıda ikinci ekranda gördüğünüz üzere “kanal sayısını kaynak ile aynı” seçiyorum. Yanlışlıkla “stereo” olarak kalmamalı. Output encoding’e şimdilik dokunmuyorum. Aslında, buradan 4xDSD’ye kadar yukarı örnekleme mümkün. Benim PC bu işte zorlandığı için şimdilik buna girişmiyorum. Şimdilik sadece PCM kaynaklarını yukarı örnekliyorum.

exaSound G3 paneli aşağıda. Öncelikle cihaza ara kabloları bağlarken L,R, C, LFE, Surround kanallarını doğru bağlamak lazım. Her bir kanalın offset ayarlarını yapmak için kendi ses ayarı var. En sağda ise hepsini kontrol eden master ses kontrolü.

g3 panel

JRiver üzerinde, DSP seçenekleri arasıda hoparlörlerin mesafelerini (yani gecikmelerini) ayarlamak mümkün. Ancak, DSP vs odoyofili bozar diyerek bunu video denemelerine bırakıyorum. JRiver + exaSound e28 ile herhangi bir video işlemci kutusu kullanmadan Dolby, DTS vb kodlu filmler izleyebiliyorsunuz. Sadece JRiver tarafında bazı ayarlar yapmak lazım.

Gelelim Müzik Çalmaya

Sistemi kurduktan sonra ilk denediğim albüm “Pink Floyd – Dark Side of The Moon” oldu. Daha önce “Dark Side of The Moon Immersion Box Set”ini satın almıştım. Bunun içinde eski quadrofonikten güncel re-mastered 5.1’lere kadar bir sürü kayıt var. Bir şekilde SACD’den riplenmiş çok kanal kayıtları önceki cihazlarımda pek beğenmemiştim.

front

İlk parçaya tıkladım ve…  Allahım,  OMG,  mon Dieu,  mein Gott,  moj Bože,  يا إلاهي,  私の神, thần của tôi   …! bunu abartma değil samimi bir coşku olarak alın lütfen 🙂

İlk parça, “Speak To Me/Breathe” çaldığında, kalp atışının kick-drum netliği ve keskinliği, saat çarklarının sesleri, etraftan gelen konuşmaların netliği ve Clare Torry’nin yükselen haykırışı ve “Breathe”e bağlanış…tüm sesleri ilk defa bu kadar net duyuyorum. Ses seviyesini biraz yüksek tutunca, üç boyutlu ses açıkçası biraz korkuttu da. Zaten bilirsiniz bu albümde “On the Run” (bence house, trance gibi müziklerin atası) ile devam eden ve gittikçe artan ve patlayan bir tansiyon var. O tansiyonla birlikte yerime çakılıp kaldım.

“The Great Gig In The Sky” parçasında Clare Torry’nin gırtlağının içinde, ses tellerinin soldan dördüncünün üstündeki… abartıyorum ama benim şimdiye kadar duymadığım kadar detaylı. “Hiç duymadığım sesleri duydum” klişesine de sığınmak durumundayım. Time, Money ve diğer parçalardaki deneyimi ayrıca anlatmayacağım. Özetle, sanki gündelik bir objeye makro çekim yapıyormuş gibi detay var. Detayda artışı “hoparlörün üstünden bir örtü kalkmış gibi…” tasfir edebiliyorum. Yalnız, – genel olarak söylüyorum – bu örtüler de bir türlü bitmiyor!

Daha sonra, Beck’in “Sea Change” albümünü dinledim. Genellikle pop ve rock türlerinde ses kayıtları, caz ve klasikler kadar itinalı olmuyor. Bu albümün methini duyarak sayısal sürümünü almıştım. Stereo fena değil, averajın kesinlikle üstünde ama çok abartılacak bir şey yok bence. HDtracks.com’dan indirilen bazı dosyaların kaynağının hiç de söylediği gibi yüksek çözünürlüklü olmadığı konusunda forumlarda yazılar okumuştum. Stereo dinlerken ne demek istediklerini anladım. Ancak, bu müziği çok kanallı olarak dinlediğimde işler biraz farklı geldi.

2005 civarı bir yıldı. O zaman, Extreme-Audio’nun Levent’te bir apartmanın üst katında showroom’u vardı, ve orada yanılmıyorsam Van Der Hul veya Nordost kabloları – hatırlayamıyorum – ile ilgili bir demoya katılmıştım. İsmini hatırlamadığım yetkili, çok kanallı kayıtların, aslında stereo kayıtların bazı eksikliklerini kapatarak daha iyi bir müzik deneyimi sunduğunu söylemişti. Bence çok haklı. Sea Change’i çok kanaldan dinleyince, albüm parıldamaya başladı. Okuduğum bazı övgülere hak verdim.

Artık her parça bazında görüşlerimi yazmayacağım ama aşağıda gördüğünüz çeşitli türden albümleri SACD .iso dosyalarından çok kanallı parçalar dinledim.

  • Arne Domnerus – Antiphone Blues – Nobody Knows the Trouble I’ve Seen.
  • David Chesky – Area 31 – The Girl From Guatemala
  • Jordi Savall – Christophorus
  • Oscar Peterson – We Get The Requests
  • Opus 3 – Test CD4
  • Hank Jones – West of 5th
  • Kraftwerk – Minimum-Maximum (konser)
  • Björk – Medulla
  • Fritz Reiner, Chicago Symphony Orchestra – Mussorgsky – Pictures At An Exhibition
  • 2L.no sitesindeki örnek kayıtlar (Surround 5.1: FLAC, 24bit/96kHz,  DSD64, 2.8224Mbit/s)
  • https://justlisten.nativedsd.com/ sitesinden indirdiğim 5.1 DSD64 – örnek kayıtlar. Özellikle:
    • Britten – Three Suites For Violoncello Solo Suite No. 1, Op.72 – Canto Primo – Sostenuto e Laramente  ve,
    • David Krauker – Dreams and Players

front frontChristophorus-Columbus-Paraisos-Perdidos-Lost-Paradises-CD2-cover5122BuiFKtLSACD194201281466948_hank-jones-christian-mcbride-jimmy-cobb-west-of-5th-2006Kraftwerk-Minimum-Maximum61vPEr8RONL1281f6ac9b094c8a8868261d20c3d8e1CR140117102

Sonuç

  • Aynı parçanın çok kanallı sürümü, kesinlikle, stereo’dan daha iyi bir müzik dinleme deneyimi sağlıyor. Şöyle düşünün: sağ (R) ve sol (L) kanallar zaten yüksek çözünürlüklü (örneğin: 352.4kHz); buna aynı çözünürlükte C, LFE, SL ve SR kanalları ilave etmek, dengeli bir şekilde yaptıldığında sese birşey kaybettirmiyor. Aksine yeni nitelikler kazandırıyor. “Dengeli”nin ideali, tüm kanalların bir birine eş yollardan kulağımıza gelmesi; eş hoparlörler, eş güçlendirme, kablolar, eşit uzalıkta hoparlörler… Tabi bu biraz maliyetli. “Multichannel” kelimesini duyunca – bu örnek için söylüyorum – “Home Theater Surround Sound” konusu ile özdeşleştirmek çok büyük haksızlık olur. Burada, stüdyoda yapılmış kayıdı, hiç bir DSP etkisine maruz bırakmadan ve sıkıştırmadan dinlemekten bahsediyoruz.
  • Eski kayıtlara nur yağdı. Sistem değerlendirirken çoğunlukla odyofil kayıtları kullanılabiliyor. Bu deneyim ile çok sayıda eski kayıdı da test/demo repertuarıma aldım. Çünkü önceden duymadığım detayı algılayabiliyorum.
  • Çok kanallı müzik deneyimi, sizi, stereo’ya göre daha çok müziğe davet ve dahil ediyor.
  • Çok kanallı müzik kayıtları konusunda dikkatli olmak gerek. Başlıca 2 tür kayıt var. Ana malzemenin, sağ ve sol ön hoparlörlerden verildiği; orta ve arka hoparlörlerin, sadece yansıyan sesler ve ambiyans etkisi için kullanıldığı doğal kayıtlar. 2L kayıtları ve bir çok klasik müzik kaydı (Opus 3, Channel Classics…) bu kategoride ve doğal gelen de bu tür kayıtlar. Buna bir istisna 2L’nin müzisyenleri mikrofon setinin etrafına topladığı kayıtlar olabilir. O da sizi orkestranın içinde hissettirmek için. Bir de pin-pon etkisi diye anacağım, seslerin kanallara kayıt mühendisinin zevkine göre paylaştırıldığı “zorlama” kayıtlar var. Dinlediğim örneklerden Björk ve Beck kayıtları bu sınıfa yakın. Bu tür kayıtlarda kayıt mühendisinin ustalığı ve zevki önemli. Örneğin, önde olduğunu bildiğiniz baterinin zil sesinin arkadan gelmesi hiç de doğal olmuyor. Bence müzik tarafında Holywood efektlerine yer olmamalı. Bu arada, bahsettiğim Björk ve Beck kayıtları kategorik olarak pin-pon tarafında ama yine de güzel bir dinleme deneyimi sağlıyor.
  • Subwoofer kullanımı: Bazı kayıtlarda kullanılmıyor bile. Tam saha çalışan ön hoparlörler ile gerek olduğunada inanmıyorum. Kayıtta çok açık bir eksiklik olmadığı sürece sakınılmalı.
  • Surround hoparlörler mümkün olduğunca ön hopalörlerle eş olmalı (ses karakteri ve duyarlılık bakımından). Her ne kadar arkadan ambiyans sesleri veriliyor dediysem de, mikrofonun orkestranın ortasına yerleştirildiği bazı kayıtlarda (örneğin bazı 2L kayıtları) tam güç gerekiyor. Ayrıca, orta hoparlör de çok önemli, örneğin bir jazz vokalinin tamamı ortadan gelebiliyor.
  • Resmi olarak satılan çok kanallı materyal hiç de azımsanacak gibi değil. Sadece bu kayıtların kaynağının gerçekten yüksek çözünürlüklü mü olduğu önemli. Bu durum stereo kayıtlar için de geçerli. Mevcut optik disk arşivinize gelince; SACD kütüphaneniz de eski bir Sony PS3 ile rip edilebilir. (bu konuda daha önce yazmıştım). DVD-A diskler de kolaylıkla – örneğin DVD Audio Extractor gibi bir yazılımla – rip edilebiliyor.

Okuduğunuz bu ilk izlenim yazısını daha önce yazacaktım. Ancak, cihazı tanımak için yaptığım her dinleme oturumu uzun bir dinleme şölenine dönüşünce gecikmiş oldum. exaSound e28 FX biraz piştikten sonra tekrar gözden geçirmek, e20 ve e22 ile karşılaştıran bir yazı hazırlamak anlamlı olur. Kullanmakta olduğu arabirim kablosunun da etkisini bilmiyorum. Bir alternatif ile karşılaştırmam lazım. Kısaca şunu belirteyim: kullanmakta olduğum e20 kendi başına çok etkileyici bir iş yapıyor ve okuduklarıma göre (şimdilik bizzat test etme olanağım yok) aynı fiyat kategorisindeki bir çok üründen üstün. Bu niteliklerin üstüne, exaSound e28, detay ve saydamlık seviyesini daha da arttırmış – yanında bonus olarak çok kanal ile…   exaSound e28 ile ilgili bazı bağlantılar vererek bu yazımı noktalıyorum.

IMG_7669

exaSound e28 iş başında – DSD128 çalarken

IMG_7668

exaSound e28 iş başında – çok kanallı bir DXD dosyasi çalarken

Yorum yapın:

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.