• Okuduklarımdan, seyrettiklerimden aldığım notlar, izlenimler, incelemeler…

High End Münih 2019 Yolculuğu

Web günlüğümün konusu sayısal ses ama önceki yazımda aktardığım High End Münih 2019 yolculuğunun motosiklet ile ilgili kısmını da paylaşmak istiyorum. Önceki yazımda belirttiğim gibi arkadaşım Aydın Kutlu (Tayf Audio) ile High End Münih ve motosiklet konularında sohbet ederken, “neden High End Münih’e motosikletle gitmiyoruz?” önermesi ile başladı herşey. İki hobiyi de tatmin edecek bir seyahat düşüncesi ortaya çıktı. Her dünyalının kalkışacağı bir şey değil ama takip eden günlerde hazırlıklar tamamlandı ve hayalimizi gerçekleştirdik.

Seyahatimiz, 6 Mayıs 2019 sabahı İstanbul’dan başladı. 13 Mayıs 2019 akşamı sağ salim eve döndüğümde motorun kilometre sayacı 4189km gösteriyordu.

Seyahat öncesi bazı teknik hazırlıklar yaptım. Motor için yaptığım teknik hazırlıkların maliyeti seyahat bütçesinden daha fazla oldu ama isabetli bir yatırım yaptığımı düşünüyorum.

  • Önceden aldığım Schengen vizem vardı. Kasko sigortama yurtdışı zeyilnamesi ilave ettirdim. Trafik sigortasının uluslararası karşılığı olan “yeşil sigorta”yı yaptırdım. Bunların hepsini motor sigortalarımı yaptırdığım acentede yaptırdım.
  • Lastiklerimi Metzeller Karoo Street ile yeniledim. Fabrikanın taktığı Dunlop lastiklerden göre çok daha başarılıydı. Daha iyi yol tutuş, viraj ve ıslak performansı sağlıyor: Hafif arazi kullanımına da uygun. Çok az ses yapıyor ama yüksek hızlarda rüzgar sesinin yanına bu ses önemsiz.
  • Daha önce koruma demirim yoktu, bu eksikliği giderdim. Bu motoru ilk aldığım zaman alınması gereken bir önlemdi. İhtiyacımın olmaması da iyi bir şey.
  • Diğer arkadaşım ile sürüş esnasında konuşabilmek için yeni bir intercom aldım. Yeni aldım çünkü, önceki intercom ikinci arızasını yaptı ve bu sefer garanti süresi bitmişti. Intercom en işe yarayan yatırımlardan biri oldu. Yolda sıkılınca muhabbet yanında, şurada duralım, benzinim azaldı, şurada güzel bir kafe var… gibi türlü iletişimi sağladı. Rüzgar gürültüsünden ve kulak tıkacı kullandığımdan yaklaşık 120km/s üstü hızlarda iletişim zor olabiliyordu ama bu çokda önemli değil.
  • Günde 700+ km yol yapınca – motor da olsa, otomobil de olsa – insanın poposu biraz “beni de düşün” diyor. Motorun selesi için şişirilebilir bir hava yastığı (AirHawk) aldım ve çok faydalı buldum. Hava yastığını az şişiriyorsunuz, ileri geri oynayarak oturma yüzeyine bir eğim bile verdirebiliyorsunuz.
  • Hem bazı sesleri izole eden, hem de intercom’dan konuşmayı mümkün kılan bir kulak tıkacı (NoNoise ve Alphine) otoban hızlarında şart – bazen şehir içinde bile kullanıyorum. Yalnız özellikle dönüş yolunda kulaklarımda ciddi ağrı başladı. Belki çok basınç uygulamadan takmak, belki daha sık dinlenmek, belki başka tıkaç modelleri denemek gerekiyordu.
  • Yardım çağıramayacağım bir yerde lastik patlaması durumuna önlem olarak, lastik onarımı için gerekli malzemeleri yanıma aldım. Daha İstanbul’dan çıkmadan, otobanda farketmediğim bir cisim arka lastiğimi patlattı. Sonradan lastiğe saplanmış bir şey de bulamadım. Arkadaşımın de desteği ile bu işi kendimiz hallettik. İyi bir deneyim oldu.
  • Sıcak, soğuk, yağmur şartlarına uygun giyim şart. Özellikle yağmur için bir kaç çift eldiven gerekiyor. Motorun elcik ısıtması da çok işime yaradı. Bunlar mevcut olan şeylerdi, seyahat için harcama yapmadım.

Yukarıdaki resim rotamızı gösteriyor. Macaristan üzerinden gidiş, Slovenya üzerinden dönüş. Resimdeki ara kilometreler Google Haritalardan sonradan alınmış yaklaşık mesafeler. Gerçek mesafeler biraz daha uzun. Örneğin iki kere ana yol kapalı olduğu için alternatif yollardan geçtik. Gerçek toplam evden eve 4189km.

6 Mayıs 2019: İstanbul – Edirne – Bulgaristan – Niş (Sırbistan)

Seyahat ufak bir şansızlıkla başladı. Mahmutbey gişelerine yaklaşırken fark etmeden üzerinden geçtiğim bir cisim (araçlardan düşmüş bir parça olabilir), arka lastiğimi patlattı. Önceden bu ihtimali düşünerek yanımıza gerekli malzemeyi almıştık. Aydın arkadaşımın da yardımı ile patlayan lastiği onardık (yedek iç lastik ile değiştirdik). Hava gayet güzeldi. Edirne’de ciğer molası verdik. Bulgaristan’da sadece benzin için durarak ilk gece konaklama yerimiz olan Sırbistan’ın Niş kentine sürdük. Sırbistan’a doğru hava soğudu ve bir süre yağmur altında sürdük. Yağmurda motor giyimimin üstüne ayrıca ince bir yağmurluk giymeyi tercih ediyorum. Daha iyi su izolasyonu ve kirden korunmak için. Yalnız Niş’in giriş ve çıkışı ufak bir vadi ortasından uzanan bir dere boyunca hafif virajlı, kısa ara tünellerden oluşan zevkli bir yoldu. Gidişte bu yolu gece, yağmurda ve ağır vasıtalar arasında sürdük. Dönüşte ise gündüz görme şansı oldu.

Bu tür bir seyahatte – aslında genellikle – otel konusunda çok seçici değilim. Hatta bu seyahatte çadır ekipmanı ile geldik. Temiz bir oda, düzgün bir banyo, kahvaltı, araç parkının olması yetiyor. Niş’te kaldığımız otelde (Otel Majesty) sabah sıcak duş konusunda sıkıntı yaşadık – sıcak su erken soğudu. Oda kahvaltı fena değildi. Dönüşte kaldığımız Hotel Sole bence çok daha iyiydi.

Tüm gümrük geçişleri sorunsuz oldu. Motosikletin avantajı, araç kuyruğunu hemen önüne geçebilmeniz. Bazı sürücüler söylenebiliyorlar ama genel olarak bu kabul gören bir uygulama. Tabi 10 kişilik bir motor grubu ile işler farklı olabilir. Gümrüklerde memura belgeleri verirken eldiveni çıkartmak gerekebiliyor. Yağmurlu havalarda, kışlık eldiven içi nemlenince çıkarıp tekar giymek biraz zahmetli.

Otobanlarda ceza yememek ve yakıt ekonomisi için hız limitlerini genellikle çok zorlamadık – bazı anlar ve limit olmayan otobanlar hariç. Zaten çoğunlukla yerel sürücüler de trafik kurallarına uyuyor. Örneğin sol şerit sadace araç sollamak için kullanılıyor, sollamasını bitiren sağ şerite giriyor. Yol boş olsa da sol şeride dayanıp düşük hızla tın tın giden bizdeki mallarla hiç karşılaşmadık.

7 Mayıs 2019: Niş – Belgrat (Sırbistan) – Budapeşte (Macaristan)

İkinci gün bulutlu ama yağmursuz bir havada başladı. Niş içinde biraz turlama ve otobana çıkış. Sonra, Belgrat (Sırbistan). Belgrat’ın gün içi trafiği İstanbul’u aratmadı. Şehir içi trafikte biraz zaman kaybettik. Ama tesadüfen uğradığımız kafede içtiğimiz amerikano mükemmeldi (ikinci bardağı sipariş edecek kadar). Belgrat’tan sonra konaklama noktası Budapeşte’ye doğru yola koyulduk. Sürdüğümüz hızlarda, bir depo benzin ile yaklaşık 250km civarı gidilebiliyor. Dinleme molalarımızın arası duruma göre 1,5 saate bir veya bazen depo bitinceye kadar (2+ saat) oluyordu. Budapeşte’ye gece vardık. Sürücülerin gece şehiriçi sürüşleri biraz İstanbul’u ve hatta bilgisayar oyunlarını hatırlattı.

Neyse, rezervasyon yaptığımız apartmana vardık. Otel veya apartman seçerken, kahvaltı ve motorlar için güvenli bir yer olmasına özen gösterdik.

8 Mayıs 2019: Budapeşte – Münih

Bölge, kaldığımız ev ve diğerleri, İstanbul 1.Levent bölgesini hatırlatıyordu. 2 katlı bahçeli villalar. Kapıdaki ufak sandalyenin işlevi sabah belli oldu. Apartman sahibinin bir fırını vardı ve sabah bir torba içinde sıcak kek ve kurabiyeyi bu sandalye üzerinde bırakmıştı. Oda içinde başarılı bir çay-kahve makinası vardı. Apartmanın diğer bir dairesi İngilizce kursu olarak çalışıyordu. Bu anladığım kadarı ile büyükler için ufak bir kurstu. Yani bizi rahatsız edecek bir durum olmadı.

Sabah kahvaltıdan sonra bir motor servisine gittik. Aydın’ın motorunun zincirinde bir deformasyon vardı, kontrol ettirdik. Yeni zincir stokta yoktu ve gelmesi bir kaç gün sürecekti. Dolayısı ile olduğu gibi devam etmek kararı aldık.

Öğleye doğru Budapeşte içinde biraz turladık. Budapeşte çok güzel bir şehir ve detaylı gezmek için tekrar gelmek istiyorum. Gecesi de çok güzel, ışıl ışıl. Bazı şehirlerde kültür ve geçmiş ile ilgili içimde bir his oluşur. Budapeşte’deki kısa turumuzda da bu hissi yaşadım. Çok turist vardı. Motorlarımız, gezen bir turist çiftin dikkatini çekti. “Ooo güzel motorlar!” diye yaklaştı. Nereden? diye sordu. İstanbul-Münih-İstanbul deyince gözleri hayretle büyüdü ve anında bir eliyle havada şaakk diye bir “high-five” yaptık. Genel olarak otobanlarda motorcular birbirlerine selam veriyor. Şehir içlerinde motor kullanıcısı yaya turistler de dikkatle inceliyor kimisi gelip bir merhaba diyor – iyi bir duygu.

Budapeşte’en çıktıktan sonra tekrar otoban, benzinciler… Navigasyon için cep telefonumdaki Sygic uygulamasını kullandım. Geçeceğim ülkelerin çevrim dışı haritalarını önceden yükledim. Seyahatimi boyunca anayol iki yerde (biri Papa ziyareti nedeniyle) kapalıydı. O zaman navigasyondan çok diğer araçları takip ederek ve gerektiğinde sorarak yön bulduk.

Viyana’ya girmeden ve Salzburg yakınlarından Münih’e doğru hareket ettik. Avusturya’dan itibaren asfalt kalitesi mükemmelleşti. Manzara da değişti; toz toprak yok; her yer yemyeşil ve çam vb uzun iğnegillerden oluşan ormanlar, geri planda üstü karlı Alp Dağları… Yeşil çimenlerin üstündeki büyükbaş hayvanlar bile çok huzurlu.

Münih’e girişi gece yaptık. Gece sürüşünü – özellikle hızlı ve virajlı otobanlarda – pek sevmiyorum. Karanlıkta göz performansım çok düşüyor. Gece sürüşü yapmamak için sabah çıkış saatini ve duraklama sürelerini iyi planlamak gerekli.

Münih’teki otel Altmünchen, düzgün bir oteldi. Arka avluda motorlarımızı parkettik. Münih’te kalışımız boyunca motorları kullanmadık. Oteli seçerken fiyata, şehir merkezine yakın olmasına (Marien Platz) ve tek metro hattı ile (Ubahn U6) High End Münih’in yapıldığı MOC’a ulaşabilmeyi hedefledik

9 Mayıs 2019: Münih İçinde Dolaşma

Münih, bakımlı güzel bir şehir; uluslararası bir atmosfer var; bir turist için yapılacak çok şey var. İlk günü şehir içinde dolaşarak geçirdik. Bu arada BMW müzesine ve Mısır eserlerinin sergilendiği bir müzeye gittik. Daha önce çok daha iyi bir Mısır müzesi gördüğümden (Kahire), Münih’tekini oldukça zayıf buldum. O zaman başka şekilde değerlendirilebilirdi.

Eğer meraklıysanız Münih bir bira cenneti. Özellikle bira tadımı gibi bir hedefim yoktu ve açıkçası çok da içmedim ama uzun yürüyüşlerden sonra Paulaner Dark çok hoşuma gitti. Zamanım olsaydı Paulaner Brewery’e de giderdim. Fotoğraf galerisi aşağıda. Ufak bir kısmı 2017 seyahatimden.

Dönüş için otel rezervasyonu yapmamıştık. Yanımızda çadır, uyku tulumu gibi malzeme mevcuttu. Dönüşte çadırda kalma ihtimali vardı. Fakat hava şartları nedeni ile bundan vazgeçtik. Münih’teyken bir iki gün sonrası için otel rezervasyonlarımızı yaptık. Açıkçası, 10 derece havada çadırdan çıkıp üşüyerek motora binmeyi ve 700km yapmayı tercih etmedim. Aslında sıcak duş bulunan kamp yerleri mevcut ama konfor daha çekici geldi. Belki daha sıcak bir mevsimde çadır işi keyifli olabilir. Motor’da hava şartlarına daha açık olduğunuz için, zor hava şartlarında hasta olma ihtimali yüksek. İyi beslenme, iyi dinlenme, iyi giyim gerekli.

10 Mayıs 2019 – High End Münih 2019

High End Münih izlenimleri için önceki yazıma bakabilirsiniz.

11 Mayıs 2019 – Münih – Bled Gölü – Lubyana – Zagrep

Dönüş için Mühih’ten ayrılıyoruz. Yağmurlu bir gün. Sabah otelde kahvaltı, motorları yükleme, yağmura göre giyindiğim için sırılsıklam terleme, sonra otobana çıkış, terin üstümde soğuması… Bu sefer rota biraz daha güneyden, Slovenya’ya doğru. Başlangıç biraz konforsuz olsa da, bir süre sonra hava düzeldi. Alpler’e doğru manzara ve yol mükemmel. Alplerin arasındaki vadilerden, dağların altındaki 7-8km’lik tünellerden güneye doğru indik. Çok keyifli bir sürüştü.

Slovenya’da önce Bled gölüne, sonra öğle yemeği için Lubyana’ya uğradık. Bled Gölü mükemmel bir yer. Anlatmaya gerek yok; fotoğraflar gerekeni söylüyor. Zaman ne çabuk geçiyor! 2013 yılında Bled’e ailecek gelmiştik. Motorcular görünce, bir gün ben de motor ile gelmek istiyorum demiştim; ve şimdi motorumun üstünde Bled’in etrafını dolaşıyorum.

Slovenya’dan sonra rota Zagrep (Hırvatistan). Zagrep’e hava kararmadan vardık. Ufak bir stüdyo dairede kaldık – Apartment Mavero. Yerin sahibi daha kapıda bize (ve kendisine de) birer “shot” Slivovitsa (erik rakısı) ikram etti. Uzun motor yolculuğundan sonra böyle bir jest çok iyi geliyor. Yerleştikten sonra motorlara atlayıp Zagrep’in merkezine gittik. Hava kararmıştı. Ne kadar canlı bir şehir diye düşündüm.

Aşağıdakiler 2013 Bled Gölü ziyaretimden.

12 Mayıs 2019 – Zagrep – Belgrat – Niş

Otel sahibi sabah kahvaltısı için isteklerimizi akşamdan sormuştu. İstediğimiz saatte, kahvaltımız iki katlı bir tepsi ile odamıza geldi. Seyahatin bu bölümü güzel bir havada gerçekleşti. Belgrat’a tekrar birşeyler yemek için uğradık. Bu sefer – önceki tecrubeye dayanarak – şehir içi trafik ile fazla cebelleşmedik. Şehir içinde bir benzinci aradık. Böylesini ilk defa görüyorum, benzinci bina olarak ufak bir büfe önündeki 3 benzin pompasından oluşuyordu.

Dönüş yolunda, Niş’te farklı bir otelde kaldık (Hotel Sole). Hem otel gayet güzeldi hem de muhit gidişte kaldığımız otele göre daha sevimliydi. Nedense dönüşte fotoğraf çekme işini biraz aksatmışım.

13 Mayıs 2019 – Niş – Sofya – Edirne – İstanbul

Niş’ten çıkışta, 6 Mayıs’ta gece sürdüğümüz yoldan gündüz geçtik. Güzel bir hava ve zevkli bir sürüşten sonra Sofya’ya uğradık. Sofya’da çok zaman geçirmedik ama şehir içinde yaptığımız kısa turda Sofya hoşuma gitti. Sonrası malum; Edirne’de ciğer, hava kararırken İstanbul’a doğru sürüş, artan otoyol trafiği, bazı kural tanımaz ilkel sürücüler ve eve varış. Motorun ön camında hayatlarına veda eden sineklerle, 4189km gösteren odometre.

Sonuç

Şimdi geriye baktığımda, “iyi ki bu seyahati yapmışım” diyorum. Çeşitli bakımlardan çok iyi bir deneyim oldu.

  • Yapılan kilometre, hava şartları, konfor gibi nedenlerden dolayı herkese uyacak bir seyahat şekli değil bu. Ancak, bir tutku ile yapılabilir. Daha kısa mesafeler (en fazla 400km/gün, daha uzun konaklama), görselliği daha iyi yan yollar, daha iyi iklim şartlarında çok daha keyifli seyahatler planlanabilir. Daha önce yapmadığım bir şeyi denedim ve kendimi sınamış oldum, ne başarabileceğim hakkında bir fikrim var
  • Tamamen asfalt sürüşü oldu. Daha az kilometre, daha uzun konaklama, yan yollar ve hafif arazi koşullarında sürmek isterdim.
  • Motorlarımız Honda Africa Twin idi. Benimki 2016 model DCT, arkadaşımınki ise manuel modeliydi. Hiç bir teknik sıkıntı yaşamadan güvenle seyahat ettik.
  • Seyahati 56 yaşımda yaptım. Böyle bir seyahat, daha önceki yaşlarda yapılmalı – yaşın getirdiği herhangi bir dezavantaj yaşamadım – böyle düşünmemin sebebi, yaşama daha çok gezi ve güzel anı sığdırabilmek için.
  • Klasik büyük şehirler (Paris, Londra, New York) iyi ama orta Avrupa’da yakın sayılabilecek mesafede çok güzel gezilecek yerler de var. Ben daha ufak, doğası güzel yerleri gezmeyi biraz daha fazla seviyorum galiba.
  • Aydın ile iyi bir uyum yakaladık. Çok kalabalık motor grupları ile seyahat bana çok çekici gelmiyor. İki, üç, belki dört motor ideal gibi. Sayı artınca, organizasyon, planlama, disiplin, fikir birliği gibi konular önem kazanıyor. Düşünsenize 10+ motorlu bir grubun benzin almasını, gümrük geçişini, kahve-yemek molasını, otel giriş çıkışını, yolda sürüş disiplinini…

Gelecekte daha bir çok güzel seyahatler yapabilmeyi ümit ediyorum. Umarım bu yazıdan hoşlanmışınızdır.

Yorum yapın:

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.