• Okuduklarımdan, seyrettiklerimden aldığım notlar, izlenimler, incelemeler…

MoFi Tartışması

Biliyorsunuz, müzik dinleme işinde analog mu sayısal mı? Plak mı (plak yerine LP veya vinil kullanabilirim), CD mi, sayısal müzik dosyası indirme veya akış hizmetleri mi? konuları bitmeksizin sürer gider. Teknik argümanlar bir yana, insanların sübjektif beğenileri, beklentileri, duyguları ve duyuları farklı olduğu için kesin ve genel bir doğrudan bahsetmek mümkün olmaz.

The Absolute Sound dergisinin Ekim 2022 sayısında MoFi (Mobile Fidelity Sound Lab) firması hakkındaki çıkan yazı yukarıda bahsettiğim konular bakımından ilgimi çekti. Daha sonra MoFi web sayfalarındaki açıklamaları da okudum. Aslında bu iki kaynak birbirinden alıntılar yapmış. Konuyu buraya aktarmaya karar verdim. Bir ön bilgi ile başlayayım.

SPARS Kodu

SPARS 1979’da kurulan Society of Professional Audio Recording Services isminden geliyor. SPARS, profesyonel ses hakkında konferanslar düzenleyen ve makaleler yayınlayan bir organizasyon. Üyeleri, bugün sektörde çalışan en iyi ses mühendislerinden bazıları.

CD’lerin kılıflarında AAA, AAD gibi kodlar görmüşsünüzdür. Bu kodlara göre CD’leri değerlendiren insanlar biliyorum. İşte bu 3 harfli kod SPARS kodu; A = Analog, D = Digital/Sayısal. 3 harfin dizilişi, sırasıyla ilk kayıt, miksaj/düzenleme kaydı ve mastering işlemlerinin analog veya sayısal olarak yapıldığını belirtiyor.

Örneğin ADA,

  • ilk kayıtta ANALOG teyp kaydedici kullanımını,
  • miksaj/düzenleme için SAYISAL teyp ve
  • mastering’in de ANALOG ortamda yapıldığı anlamına geliyor.

AAA, DAA, DAA, DDA, AAD, ADD, DAD, DDD dizilimlerinin ne anlama geldiğini yukarıdaki örnekten rahatça çıkartabilirsiniz. Örneğin, CD sayısal bir master’dan üretildiği için SPARS kodunda son harf her zaman ‘D’ oluyor. Bazen, DDAD gibi dört harfli bir kod da görebilirsiniz. Sonuncu harf kullanılan müzik enstrümanının analog mu, sayısal mı olduğunu belirtiyor.  Sayısal enstrümanların kaydı sayısal olarak yapılıp sonra analog’a çevilebiliyor.

Örneğin bir Dire Straits’in ‘Brothers in Arms’ veya ‘On Every Street’ albümlerini LP olarak aldınız. Bu kayıtların orjinali DDD olarak yapıldı. En son plağa aktarma/kesim işleminde analoga çevrildi. Sabahı şerifleriniz hayırlı olsun! Belki de siz analog kayıt dinliyorum sanıyordunuz. Tamam pikap kafasının burada mutlaka payı var, kabul etmek lazım. Aslında bir formun farklı diğerine çevrildiği her alanda ses kalitesi etkilenebilir. Pikap kafasında mekanikten elektriğe, hoparlörde elektrikten mekaniğe gibi çevrimleri anlatmak istiyorum. Kayıt edilmiş albümlerin SPARS kodları ile ilgili örneklere buradan bakabilirsiniz: https://en.wikipedia.org/wiki/SPARS_code.

Meğer MoFi Ne Yapıyormuş?

MoFi konusu özetle şöyle; MoFi, açık adı ile Mobile Fidelity Sound Lab, vinil (LP) baskıları ile 1977’den beri tanınan bir marka. Bugüne kadar, Vinil baskılarında orijinal master kayıtları kullandığını söyleyegelmiş.

‘Orijinal Masterdan Kayıt’ olarak nitelenen bazı vinil baskıların analog masterler değil de sayısal masterler kullanılarak yapıldığı anlaşılalı ise yakın zamanda oldu. Yani SPARS kodu olarak AAA sanılan albümlerin aslında ADA olması gibi. İlk kayıt analog olsa bile, vinil baskı aşamasında analog-sayısal-analog çevrim var. Aslında burada yalan söylenmiyor, orijinal master kaydın mutlaka analog olduğu ile ilgili bir iddia yok. Ama verilen bilginin eksikliği uç tüketicide, plak üretim zincirinin tümden analog olduğu varsayımı ya da beklentisini yaratıyor, alım tercihlerini etkiliyor. Tartışma çıkaran durum bundan ibaret.

Konunun odyofil basınında yer alması üzerine, MoFi Başkanı Jim Davis konu ile ilgili olarak, web sitelerine bir açıklama koymuş. Özetle, bazı müşterilerin, MoFi mastering zincirindeki sayısal teknoloji kullanımıyla ilgili rahatsızlığın farkında olduklarını belirtiyor; bu konuda kullandıkları dilin belirsizliği sonucu böyle bir karışıklığa sebep olmaktan dolayı özür diliyor. Bundan sonra konuyla ilgili dilin daha şeffaf ve açıklayıcı olacağı sözünü vermiş. (https://mofi.com/pages/a-statement-from-mobile-fidelity-regarding-our-mastering-process)

Konuyla ilgili olarak, The Absolute Sound Dergisinin Genel yayın Yönetmeni Robert Harley (The Complete Guide to High-End Audio kitabının yazarı olarak biliyorum), MoFi Başkanı Jim Davis ile bir söyleşi yapmış. Bu söyleşi hem MoFi web sayfalarında, hem de The Absolute Sound Ekim 2022 sayısında yayınlandı: https://mofi.com/blogs/news/mofi-president-jim-davis-addresses-the-digital-lp-mastering-controversy.

Aşağıda, sonuç bölümüne kadar olan tüm paragrafları bahsedilen söyleşiden aldım.

Neden analog master teyp yerine DSD dosyalarından master?

Burada bazı plak şirketlerinin master teyplerin sevkiyatıyla ilgili politika değişikliği sebep gösteriliyor. Masterların, 1/2 inç ve 1 inç bantlara, 15ips ve 30ips gibi hızlarla kopyalanarak transfer edilmesi kabul edilmemiş. Ayrıca, analog bant kopyalamanın zemin gürültüsü bakımından dezavantajı da hatırlatılıyor. Bir arşiv formatı olarak geliştirilen DSD, çok düşük gürültülü bir zemine sahip olması, sonik şeffaflığı, ayrıntı ve nüans seviyesinin üstünlüğü nedeni ile tercih edilmiş.

DSD’ye transfer işlemi için, modifiye edilmiş bir Studer A80 bant makinesi ve diğer ekipmanın uzaktaki stüdyoya taşınması gerekiyor, stüdyo zamanı kiralanıyor, stüdyoya bir mühendis gönderiliyor (otel konaklama vs.) ve çalışma haftalarca sürüyor. DSD ile yapılan yakalama (capturing) işlemi her teyp için bir veya birkaç gün sürüyor. Jim Davis, ek zaman, çaba ve masrafın ötesinde, bu işlemin sebep olduğu herhangi bir sonik sınırlamanın farkında olmadığını söylüyor.

MFSL ne zamandan beri DSD dosyalarından mastering yapıyor?

Master olarak DSD dosyasının kullanıldığı ilk MFSL başlığı, 2011 yılında piyasaya sürülen “Tony Bennett – I Left My Heart in San Francisco” albümüymüş. DSD arşiv yakalama adımını kullanarak giderek daha fazla albümde deneyim sağlanmış. Albümlerle ilgili kaynak bilgileri MoFi web sitesine eklenmeye başlanmış ve sitede eksiksiz bir diskografi yayınlanacakmış.

DSD adımı olmadan mastertape’den yakalanarak vinil LP’e aktarılan son başlık 2022’de çıkan “David Crosby – If I Could Only Remember My Name”  albümüymüş ki transfer 2020’de yapılmış. 2020’nin başından bu yana diğer tüm kayıtlarda DSD adımı kullanılmış. Analog masterlerın DSD üzerinden vinile aktarılması ileride de devam edecekmiş.

Analog mastertape’den başlayarak vinil kesme tornasına kadar olan sinyal zinciri nasıl?

Orijinal banttan başlayarak, Tim de Paravicini tarafından modifiye edilmiş Studer A80 teyp kullanılıyor. MoFi mühendisleri, tüm ekleme ve düzenlemeler için teyp kafası azimut hizalama ayarlarını not eder, kaydın kapsamlı bir değerlendirmesini yapar. İlk parçanın aktarımından sonra her parça için azimut yeniden hizalanır. Bu hassas hizalamaya, banttan bilgi alımını en üst düzeye çıkarmak için çok önem verilir. Orjinal teypler, farklı stüdyolarda farklı bant makinelerinde kaydedilmiş olabilir ve azimutu sürekli hizalayarak bu makineleri yansıtmak hayati önem taşır. Yakalamadan sonra, DSD dosyası incelenir ve analoga çevrilir. Tim de Paravicini analog dengelemesi (EQ) kullanılarak, ayarlar yapılır. Bu sinyal daha sonra Tim de Paravicini tüp amplifikatörleri tarafından tahrik edilen LP baskı kafasına beslenir.

Geleneksel bir analogdan baskıya aktarımda, mühendisin azimut hizalaması da dahil olmak üzere tüm ayarlamalarını anında yapması gerekir. Azimut hizalaması mikro bir ayardır ve gerçek zamanda keserken tam olarak sabitlemenin bir yolu yoktur. Ve bu, sürenin ne kadar kısa olduğuna bakılmaksızın, her bir ek noktada yapılması gereken bir harekettir.

Neden bazı albümler DSD64’ten, bazıları ise DSD256’dan aktarılıyor?

2011’den 2014 Ocak’a kadar yapılan albümler Meitner Analog/Digital DSD64 ile yapılmış. Daha sonra teknolojinin iyileşmesi ile Merging Technologies Horus A/D ile DSD256 kayıtlar yapılmaya başlanmış. Bunun yanında, en iyi sonik sonuçları elde etmek için sürekli olarak yeni süreçler, teknolojiler, dişliler, malzemeler ve vinil formüllerle deneyler yapılmakta.

DSD dosyasından kesim yaparken neden üretilen kopya sayısı sınırlı tutuluyor?

Eski düzende, her baskı için teyp dönecek ve bir eskime olacakken, DSD’de sınırlama neden? Müzik endüstrisinde birçok şey göründüğünden daha karışık. Üretim sayısındaki kısıtlamalar, lisans anlaşmaları, kılıf (cover) yönetimi ve hatta malzeme kıtlığı gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. ABD’de vinil boşları üreten tek fabrika birkaç yıl önce yandı. Vinil baskı adımlarının azaltıldığı, ‘Tek Adımlı’ sürümler için, talep tahminlerine göre üretim sınırları konuldu. MoFi’nin ilk Tek Adımlı sürümümü Santana Abraxas için 2500 kopya sınırına karar verildiğinde, kaç tane 100 dolarlık kayıt satılabileceği hakkında hiçbir fikri yokmuş. Bu sürümden bu yana, tahmini talebe bağlı olarak her sürümün sınırlarını sürekli olarak artırılmış.

Lake kesme işleminin temel yanılgılarından biri, bir DSD dosyasını oynatıp, vinili kesmekten ibaret olduğudur. Durum o kadar basit değil, arada birçok adım var. Vinili kesmek için, DSD sinyali analog bir EQ’ya beslenir. Bu analog alan eşitleme, her kesim için kesme mühendisi tarafından yapılır. Lake kaplandıktan ve damgalayıcılar yapıldıktan sonra, test preslerinin preslenmesi, kalite kontrolu ve onaylanması gerekir. Bu işlem her lake seti için tekrarlanır. Her Tek Adımlı kesimden yalnızca bir damgalayıcı seti yapılabildiğinden, bu kayıtların daha büyük miktarlarını üretmenin önemli miktarda zaman ve çalışma gerektirdiğini görebilirsiniz. Mastering maliyetlerine ek olarak, ambalajlama konusunda kararların çıkış tarihinden çok önce alınması gerekir. Bir noktada, gelecekteki Tek Adımlı sürümlerin büyük birikimi göz önüne alındığında, bir sonraki başlığa geçmemiz gerekiyor. Normal vinil başlıklardaki sınırlamalarla ilgili olarak, bunları talep tahminlerimize göre belirledik. Bu sınırların çoğu, tüm talep tahminlerini altüst eden pandemiden önce belirlendi.

Teyplerdeki aşınma ile ilgili olarak, masterteypler kırılgan bir ortam, sonlu bir kaynak ve korunması gerekiyor.

Analog bir zincirin avantajları artık hayal mi oldu?

Bu, yıllardır devam eden ve devam da edecek bir tartışmadır. Burada MoFi süreci için konuşabiliriz. Mastering sürecinin tüm yönleriyle ilgili kapsamlı değerlendirmeler yapıldı ve tescilli ekipmanların bu adımlarla kullanmanın en iyi sonik sonuçları verdiğini görüldü.

“Sonunda, neyin en iyi ses çıkardığına dair kendi kararını vermek dinleyicilere kalmıştır. Müşterilerimizin çoğundan gelen mükemmel değerlendirmeleri hissediyoruz ve basın bakış açımızı destekliyor. Bunun için minnettarız.”

Sonuç

Burada noktada söyleşiden alıntı yapmayı kesiyor ve düşüncemi paylaşarak bitiriyorum. Eski albümler, orijinal kayıtlardan tekrar kayıt ediliyor. Bu ‘remix’lerde ayrı kaydedilen enstrüman ve vokallerin karışımının yanında, en son formata (CD, Plak, Sayısal dosya) geçirilirken de daha yüksek teknoloji kullanılıyor ve bunun etkisi dinlemede fark ediliyor. Klasik müzikte durum daha ilginç. Aynı eser, farklı zamanlarda, ortamlarda, farklı müzisyenler tarafından, farklı yorumlarla ve farklı teknolojiler ile kayıt ediliyor. Benim yaklaşımım eğer bir albümü seviyorsam seviyorumdur, nokta. Arkasındaki orijinal kaydın sayısal veya analog oluşu, albüme veya müzisyene olan ilgimi azaltmaz. Örneğin, Dire Straits – Brothers in Arms albümü kayıt bakımından kulağıma biraz tiz/ince/metalik gelir ve bunun sebebini öğrenmem biraz zaman aldı. Aynı kayıt şimdiki teknoloji ile en baştan yapılsa, sanırım çok iyi bir sonuç elde edilir. Ama eldeki malzeme şimdilik bu. Bu albümü dinler miyim? Evet.

Aynı albümün farklı kayıtları olabilir. Olanaklar çerçevesinde bunlar içinden ‘kendime göre iyi’ olanını dinlemeye çalışırım. Ama sadece AAA tercih eden bir puristler için hayat zor olsa gerek. Üreticinin, yaptığı ürün ile ilgili tam ve doğru bilgi vermesini beklerim. Müzisyenlerin de eserlerinin kayıtlarının iyi yapılmasına dikkat etmeleri gerektiğini düşünürüm.  Ve son olarak, her zaman asıl olan sizin dinleyerek verdiğiniz öznel karardır.

Yorum yapın:

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.